Ekolojik ayak izi, popülasyon, kişi veya ürünün küresel doğal kaynaklar üzerinde yapılan taleplerin ölçüsüdür. Ekolojik ayak izinin hesaplanmasında toplumun talepleri ve ekosistemin karşılayabileceği kaynaklar dikkate alınarak yapılır.
Ekolojik ayak izi, üretken yüzey alanlarının (tarım alanları, balıkçılık alanları, yerleşim alanları, orman alanları ve karbon talebi) kullanımını izler.
Her şehrin, eyaletin veya ulusun ekolojik ayak izi, biyolojik kapasiteyle ya da dünyanınkiyle karşılaştırılabilir. Biyolojik kapasite, bir bölgenin doğal kaynaklarını üretme kapasitesinin gösterilmiş halidir. Biyolojik kapasiteyi etkileyen iki etmen vardır. Bunlar ülke sınırları dahilindeki tarım arazisi, balıkçılık ve otlak sahası, ormanın yüzölçümü ve bu toprağın ya da suyun ne kadar üretken olduğudur. Kişi başına düşen biyolojik kapasite, kaç hektar üretim alanı olduğu, her hektarın ne kadar verimli olduğu ve kaç kişinin bu biyolojik kapasiteyi paylaştığı ile belirlenir.
Bir popülasyonun ekolojik ayak izi, bölgenin biyolojik kapasitesini aşarsa, o bölgede bir biyolojik kapasite açığı oluşur. Ekolojik açığı olan bir bölge, kendi ekolojik varlıklarını ithal ederek tasfiye talebi karşılar. Bir bölgenin biyolojik kapasitesi ekolojik izini aşarsa, o bölgenin bir biyolojik kapasite rezervi vardır.
Tüm gezegen ekolojik bir açık verdiğinde buna ‘’aşma’’ diyoruz. Küresel düzeyde, gezegene net kaynak aktarımı olmadığı için ekolojik açık ve limit aşımı aynıdır. Dünya limit aşımı;
İnsanlığın Ekolojik Ayak İzi > Dünyanın Biyokapasitesi
Global Footprint Network verilerine göre, Dünya Limit Aşım Günü’nün 2011 yılından bu zamana her yıl üç gün öne kaydığını gösteriyor. Bu veriler, gezegenin 12 ayda ürettiği doğal kaynağı 8 ay içinde tükettiğimizi gösteriyor. Yılın geri kalanında ise doğal sermayeyi tüketmeye başlıyoruz.
Referans : https://www.footprintnetwork.org/
Ecehan Kocaman
Sürdürülebilirlik Danışmanı-Çevre Mühendisi