Yeşil aklama (greenwashing) ya da diğer adıyla yeşil yıkama, bir kuruluşun çevresel etkiler konusunda tüketicileri yanıltması ve kendilerini çevre dostu olarak sunmalarından ortaya çıkmıştır. Çevre dostu ürünlere olan talepler doğrultusunda bundan çıkar sağlayarak yanıltıcı bir senaryo oluşturmaktadır. Bunun sebebi, tüketicilerin son yıllarda ürün veya hizmet satın alırken, çevre dostu çözümlere yönelmeleri ve bilinçli hale gelmeleridir.
Yeşil aklama, tekstil, moda, otomotiv, paketleme ve havayolları dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde uygulanmaktadır.
En bilinen örnek 2015 yılında piyasaya sürülen düşük karbon emisyonuna sahip olduğu iddiası bulunan yaygın bir araç markasına aittir. Kuruluş araçların daha az kirletici olduğunu tüketiciye duyurmuştur. Ancak bu araçların motor yazılımlarında sera gazı emisyonlarını yanlış ölçen cihazların kullanıldığı ve emisyonların kasıtlı olarak daha düşük ölçüldüğü ortaya çıkmıştır. Bu durum yeşil aklama için bir örnektir.
Yeşil yıkamanın tanımlanmasında ve konu ile ilgili farkındalık kazanımı için;
Bir ürünün yeşil içerikli olduğunun belirtilmesi çevre dostu olmasını kanıtlamayabilir. Yeşil renk, bitkiler, hayvanlar ve yapraklar gibi görseller, ürünün daha doğal veya çevre dostu görünmesi için kullanılabilir. Bu kullanımlar genellikle kendi kendine beyan edilir ve yaptırımı yoktur.
Firmaların ifadeleri konusunda dikkatli olunmalıdır. Bir marka %50 geri dönüştürülmüş plastikten yapıldığını iddia ediyorsa, yine de %50 işlenmemiş plastik kullanıyor demektir.
Sertifikaların tanınmışlığına ve geçerlilik sürelerine dikkat edilmelidir.
Çevresel etmenleri kullanarak dikkat dağıtıcı durumlardan kaçınılmalıdır.
Geri dönüştürülmüş, çevre dostu veya doğal gibi iddialar dikkatleri ürünün daha ciddi kusurlarından uzaklaştırabilir.
Geri dönüştürülebilir ambalajlamanın artışı sağlanmalıdır. Çoğu durumda, yeşil yıkama stratejilerini kullanan şirketler, yine de ürünlerini gereğinden fazla paketlemektedir. Geri dönüştürülebilir bir kutuya sahip olabilir, ancak içleri tek kullanımlık plastiklerle ayrı ayrı sarılabilir.
Avrupa Komisyonu’nun 2020 yılında yaptığı araştırmaya göre; AB’de gözden geçirilen çevresel konuların %50,3’lük kısmının belirsiz, yanıltıcı veya gerçekliği yansıtmaması ve %40’nın asılsız olduğu vurgulanmıştır. Şirketlerin çevre dostu iddiaları için ortak kuralların olmaması, ‘’yeşil aklanma’’ durumuna yol açacağından, sürdürülebilirliğe önem veren şirketlere adil olmayan bir pazar yaratmaktadır. Avrupa Komisyonu, bu durumun denetim altında olmasına karar vererek, bu yılın başında şirketlerin çevreci iddialarını kanıtlanabilir bilimler bulgularla desteklenmesi için kurallar yayınlamıştır.
Referanslar:
https://www.workforclimate.org/
Ecehan KOCAMAN
Sürdürülebilirlik Danışmanı-Çevre Mühendisi